Life & Things

Bir Staj Macerası

Öğrencilik hayatını tek geçerim, hele de uzun yaz tatillerini desem de hep bu sene zorunlu stajdan önce bir gönüllü staj yapma gereği duydum içimde. İtiraf etmek gerekirse hem iş yapmış olmak hem de üst sınıflara geçtikçe okuduğum bölümden emin olup içimi rahatlatmak için istemiştim bu stajı. Bir endüstri mühendisi  olarak gazetede staj yapacağımı öğrenenler soruyordu haliyle, ne yapacaksın orada diye. Ben de başlamadan önce bu soruya ne cevap vereceğimi pek bilemiyor, stratejik planlama deyip geçiyordum. Şimdi ise hakkında söyleyecek bir sürü şeyim var.

 

Neden Hürriyet?

 

Sayısı gün geçtikçe artan ve çoğu zaman diğer mühendisliklerce aşağılanan biz endüstri mühendislerinin bu makus kaderlerini yenmesinin tek bir yolu var bence, o da ürettiğin işi sevebilmek. Hürriyet binasını daha önce gezdiğimde açık ofis ortamı çok hoşuma gitmiş, her yerde koca ekranlardan yirmi dört saat akıp giden haber kanalları, binanın tahta masalarla piknik yeri gibi düzenlenmiş bahçesi bana burada severek çalışılacak bir ortam olacağı hissiyatını vermişti. Her şeyden de öte basın için, medya için, gecesi gündüzü olmayan ve sürekli yenilenme içinde geçen bir mecranın ürünü için çalışmak bana heyecan veriyordu. Hürriyet’in mevcut hükümetin ağır baskılarından çok yara aldığını ben de düşünsem de hala nötrün muhalefetinde yer alan çizgisini, seneler içinde kazandığı güvenli marka imajını yine takdir ediyorum. Ortama gelirsek de özellikle benim departmanımda herkesin birbirine arkadaşça davrandığı, bana da samimiyetle ve bildikleri her şeyi öğretmeye çalışarak yaklaşan enerjik bir takım var burada. Çalışanların istediği gibi giyindiği, bunaldığında ferah bahçesinde bir çay içebildiği, kimsenin birbirine karışmadığı, bilhassa mesai bitimine doğru koridorunda scooter’la kayan insanların dolandığı çok ferah bir ortamda staj yaptığım için arkadaşlarımdan dinlediğim hikayelere kıyasla epey şanslıyım sanırım.

 

Hürriyet Dünyası

 

Neler Yaptım?

 

Her sabah Pangaltı’ndaki odamın önünden sekiz çeyrekte kalkan servise binip iş yerinden bir tost ve çay aldım diye anlatmayacağım tabi ki bu bölümü. Görevlerimiz nelerdi, neleri gerçekleştirmeye çalıştık onlardan söz edeceğim. Benim çalıştığım departmanın ana görevi hürriyet.com.tr sitesine ait projelerin yürütülmesiydi. Bulunduğum dönemde de gündemimizde şu sıralar internet dünyasının favori konusu olan big datayı işlemek, siteye ait kullanıcıları üye olarak kazanabilmek, tekil kullanıcıyı arttırmanın yollarını bulmak vardı. Dijital, her gün ve her saat değişen bir dünya olduğu için aynı zamanda bir dolu haber sitesinin ve teknoloji blogunun her gün taranması ve çalışanların güncel kalması adına öne çıkan haberlerin trends.hurriyet isimli siteye ve şirket içi haber bültenlerine eklenmesi gerekiyordu.İşimin en sevdiğim bölümü her sabah teknoloji ve medya dünyasında neler oluyormuş site site gezerek öğrenmek, tüm haberleri okuyup trends’e ve bültene içerik girmek oldu. Teknoloji aşığı biri olarak bu kadar güncel kalmanın ve yeni yeni kaynaklar öğrenmenin işimin bir parçası olması beni çok sevindiriyordu. Bunun dışında da yukarıda saydığım ana başlıklar altındaki hedeflere ulaşmak için ne yapılabilir, nasıl aksiyon almak gerek, nasıl senaryolar uygulanmış bunlara yönelik araştırmalar yaptım. Dünya siteleri üye sayısını arttırmak için neler yapmış? Türkiye dijitalde gittikçe büyürken hangi alanlara yatırım yapmış? Bizim olası çözümlerimiz neler olabilir? Bunlarla ilgili araştırmalarımı sunum haline getirdim, kimi zaman toplantılara katıldım, kimi zaman departmandakilerle tartıştım. İşin özü, kısa dönem stajyeri olarak Hürriyet’in benden kazandığından çok ben Hürriyet’ten kazanmış oldum diyebilirim.

 

Neler Öğrendim ?

 

Google Analytics: Bu belki de benim cahilliğim ama Google’ın trafik ölçen Google Analytics ve reklamla ilgili Google Adwords adlı iki “şeyi” olduğunu bilmekten ileri gitmemiş, bunların günümüzde iş dünyasını nasıl avuçlarının içinde tuttuğunun farkına varmamıştım şimdiye dek. Ama şanslıyım ki burada online’ın nasıl egemen iş dünyası haline geleceğini tanımış oldum. Google Analytics, size sitenize gelen insanların saniyeden tutun yıla kadar istediğiniz her aksiyonunu, her aktivitesini, her türlü segment altında görme şansı tanıyor. Hürriyet’in de kendi içinde yalnızca bu datayı incelemeye ayrılan bir Google Analytics ekibi var. Kendi amatör blogunuz için bile kullanabileceğiniz, bence ilerisi için her sektörde taş gibi altın bilezik olacak bir beceri Analytics bilmek. Hem de Google Academy’den ücretsiz ve kaliteli videolarla kendi başınıza öğrenebiliyorsunuz. Şu an google’a “website traffic” yazarak da girdiğiniz her URL’in trafiğini ve maddi değerini ölçebiliyorsunuz, bu hizmeti veren pek çok site türemiş. Aklınıza gelen her siteye bakabilirsiniz, NY Times’tan tutun Kral Oyun’a kadar. 19 yaşındaki bir üniversite öğrencisinin fikriyle kurulan Facebook’un şu anki değerini ve trafiğini incelemek çok keyifli, tavsiye ederim 😀

 

Agile Manifesto : Benim bulunduğum birimin işi planlama olunca haliyle her türlü projenin gidişatı, adımlaması da bura ile ilgili oluyor. Uzaktan yapılması kolay görünen bazı şeyler o kadar zor ve en ufak bir iyileştirme ile tasarruf edilecek kazancın sıfırları o kadar bol ki haliyle bu metodolojiler aslında uzaktan göründüğü gibi geyik değil, son derece ciddi bir hal alıyor. Agile’ın mantığı şu, bir iş yapılıyorsa önce bunu her biri farklı birimlere ait olacak şekilde küçük parçalara bölmek ve bölündüğü her bir küçük parçada geriye dönülerek veya ilgili yere danışılarak onay almak, iletişim halinde ve kontrol ederek ilerlemek. Zaten başka nasıl yapacağız diyebilirsiniz ama farklı departmanlar arasında iletişimi sağlamak, projenin arada beklemesini önlemek için bu çok önemli bir basamak. Öyle ki bunu yapmayı öğrenmek için şirktler danışmanlık şirketlerinden eğitim alıyor. Proje yönetimi şu sıralar her sektörde çok önem kazanıyor, hatta benim departmanımdakilerin söylediklerine göre zamanla günlük hayatınızdaki işleri bile bu şekilde yapmaya alışır oluyormuşsunuz, zamandan epey tasarruf ederek yani. Agile’ın kendi içinden doğan bir yöntemcik de yine çok kullanılan, Kanban Board denen tahtalara postitler yapıştırmak usulüyle samimi bir toplantıda neler yapılmış, neler yapılacak, neler onay alacak bunları öğrendiğiniz; temel felsefesi ise süreç boyunca işiniz üzerinde değişiklik yapmanıza en az verim kaybıyla imkan veren bir yöntem. Scrum olarak adlandırılan bu yöntem de aslında uzaktan basit bir dönem ödevi yaparken izlediğiniz yöntem gibi gözükebilir ama Silikon Vadisi’ndeki bir startup’ın hikayesinin analtıldığı Silicon Valley isimli dizide gördüğüm kadarıyla orada bile bir startup hayata geçer geçmez tahtayı hazırlamadan işe başlamıyorlar.

KPI ve NPS : Bu ikisi birbiriyle ilgili olmasa da kısaltma oldukları için ben bir araya toparladım 😀 Kulak dolgunluğu oldu bu terimler bende sadece, üstünde o kadar çalışmadım ama bunlar da yavaş yavaş her sektörde önemli hale geliyor. KPI key performance indicator demek, aslında kısaca gelişme hedefi dediğimiz, performansın artışını veya azalışını gösteren etmenler bunlar. Kendi hedefleriniz doğrultusunda belirlediğiniz, analitik incelemeler sonucunda da şirketin bir yerde kaderini belirleyecek kararlar almanızı yönlendiren etmenler. En verimli hali ise departmanlardan değil bizzat her bir bireyden beklenen görevlerin ve verimin ölçülmesi idealine dayanıyor. NPS ise net promotre score. Bu da aslında her sektörün müşteri deneyimi odaklı hale gelmesinin bir ürünü. Promoter dediğimiz müşteri sizi tavsiye eden, sadık müşteri. Sizi tavsiye edecek müşterinizin oranını bilmek de aslında sürerlilik için veya kısaca ben nerede yanlış yaptım demek için iyi bir fırsat. Ölçülmesi de o kadar kolay değil çünkü her bir müşteriden, tek tek, etkileyecek diğer faktörleri elemine ederek hesaplamanız gerekiyor NPS’i. Bu yüzden NPS’i ölçmek için bir sürü farklı metod geliştirilmeye çalışılıyor. Hürriyet için ne kullansak acaba, bu bir aylık sürede bununla ilgili de çalışmalar yaptık.

 

Tavsiye Edeceğim Siteler:

Teknoloji için : Webrazzi, Techcrunch, Digiday, DigitalAge

Popüler Medya: Medium, Mashable

İş Dünyası: Business Insider, Harvard Business Review, e-marketer, Adage

Medya: NiemanLab, INMA, WAN-IFRA

 

Peki Ya İş Kültürü ?

 

Tüm stajlar için söylenir: “En azından ortam görür, kimle nasıl konuşacağını öğrenirsin.” Hürriyet’in kendi içindeki samimi ortamı bu konuda beni çok törpülememiş olabilir. Giysi kodu, hitabet takıntısı, kemik hiyerarşisi olan çok şirket duydum arkadaşlarımdan. Ama burada bir ekibin birlikte çalışmasının değerini gördüm. Agile felsefesinde olduğu gibi kendi departmanınızla ilgil olsun olmasın gidip bir başksından yardım istemek, işler tıkandığında inisiyatif almanın önemini anladım. Geneli gayet parlak görünen stajımda ben de sıkıntılar yaşamadım mı? Evet, yaşadım. Toplantılarda gözlemleyip eleştirdiğim, bizzat çalışanlarının da eksik bulduğu şeyler vardı elbette. Bunları tek tek anlatmam süreçleri de tek tek anlatmamı gerektirdiği için pratik olmayacak. Şunu diyebilirim ki bu sistematik iş kültürünün de Türkiye pazarına yeni yeni kazandırıldığı düşünülürse Hürriyet’in benimseme yolunda iyi gittiğini, dinamik ve genç kalmaya çalıştığını çıplak gözle görmek mümkün. Hitabet konusunda ise ben ismiyle hitap etme rahatlığını göstermeden herkese bey-hanım demeye özen göstererek, güleryüzlü davranmaya çalışarak, boş zamanlarımda da çok bunalmadığım sürece Google Analytics tutorial’ları izleyerek elimden geldiğince layıkıyla bitirmeye çalıştım stajı. Bu yüzden bence etraftan bir şeyler kapmak kadar kendini de konumlandırmayı öğrenmek anlamına geliyor staj deneyimi.

 

Bana çok çok çok yardımı dokunan biricik Charlie’nin Melekleri 🙂

Peki Ya Şimdi?

 

İş hayatından nefret etmesem de hala söylüyorum, ÖĞRENCİLİK GİBİSİ YOK. Kendini yenilemenin hayati olduğu bir sektörde ve birimde çalışsam dahi hala eksik bir şeyler vardı benim için. Belki de gerçek bir çalışan gibi tam dahil olamadığım için böyle düşünüyorum, kim bilir. Yine de okuduğum bölümü sorgulamama neden oldu bu staj. Ama pişman olarak değil, farklılaştırıcı bir şeyler yapmam gerektiğini görerek. Hala kendim için en uygun yerde olduğumu düşünüyorum ama yaptığım işin biraz daha insanla bire bir ilişki içinde olması gerekiyor sanki. Veya yaptığım işin bizzat bana ait olması da bir seçenek tabi 😀 Bundan sonrası  için aklımda başka bir departman denemek var, şu sıralar kurumsal iletişim hoşuma gidiyor, sosyal sorumluluk projeleri yürütmek gibi insanı çok motive edici görevleri var. Veya derslerde gerçekten bayılarak öğrendiğim optimizasyon üzerine, emin olmasam da galiba supply chain denen alanda bir denemede bulunabilirim. Bu da demek oluyor ki ders seçimlerini bu alanlara kaydırmak gerekiyor. Örneğin hala programlama derslerine sıcak baksam da sanırım Project Management dersini almak çok işime yarayabilir. Öte yandan dizayna çok soğuk baksam da artık endüstri mühendisliğinin “business” ağırlıklı yüzünden daha üretim, proje, tasarım yönüne kayma hedefleri var içimde sanki. Hürriyet çalışmak için çok güzel bir alternatif, en azından ben ortamını sevdim. Ama şimdi keşfetmek istediğim başka başka yerler var. Şu sıralar biraz hayattaki amacımız nedir gibi ucu bucağı olmayan konulara kafayı takmış olduğum için bu meslek olayları bende hep bilinmezlerle dolu olmak zorunda galiba. Neyse, en azından kesin amaçlar edinmekten uzak durmak gibi bir amaç edinmiş oldum. Herkesin yapmaktan gurur duyduğu işlerle uğraşması dileğiyle 🙂

Bengüsu

You Might Also Like

No Comments / Yorum Bulunmuyor

Leave a Reply / Yorum Yazın

Show Buttons
Hide Buttons
en_USEnglish